Yapay Zekâdan Doğal Gerizekâya

Yapay Zekâdan Doğal Gerizekâya

Günümüz insanının tek hücreli canlılardan bugüne kadar evrilerek gelişimi milyonlarca yıl sürdü. Zeki ve akıllı olarak düşünebileceğimiz insanların ortaya çıkışı ise on beş bin yıl bile değil…

İnsanlar hayatta kalabilmek için önce doğayı anlamaya çalıştı. Adapte oldu. Sonra bir şekilde gelişim derdine düşerek birlikte hayatta kalmayı öğrenmeye başladı. Avcı toplayıcılıktan tarıma, tarımdan sanayiye doğru giderek artan hızla gelişimini devam ettirdi. Elektriği keşfinden sonra gelişim süreci hızlandı. Hesaplamalar ve mühendislik süreçleri günümüz modern insanına doğru gelişimi hızlandırdı. Ama bu hesaplamalar insanlara yetersiz geliyordu. Derken 2. Dünya Savaşı sırasında bir uzman olan Alan Turing savaşın gidişatını değiştirecek makineyi icat ederek yepyeni bir çağın ilk adımlarını attı.

Alan Turing’in yarattığı makine, hesaplamaları çok hızlı yaparak şifreleri çözmeye yardımcı olan bir araçtı. Yani insanlar yerine daha hızlı “düşünüp” (!) sonuçları çıkaran bir makine…

Zekâ Türleri

Klasik anlamda “zeki” dediğimiz kişiler için bu lafı aslında birbirinden farklı alanlarda iyi olduklarına çok da dikkat etmeden kullanırız. Oysa insanlar için çok sayıda farklı zekâ türü olduğu söylenir.

Amerikalı Psikolog Howard Gardner tarafından 1983 yılında ortaya konmuş olan Çoklu Zekâ Kuramı’na göre, zekâ tek bir boyutlu yapı olmaktan çok, birbirinden bağımsız birden fazla zekâ türünden oluşmaktadır. Bu kurama göre bireylerin zekâ seviyeleri, farklı zekâ türlerindeki başarılarına göre belirlenir ve geliştirilir.

Gardner bu zekâ türlerini 9 türe ayırmış olsa da günümüzde tür sayısı daha da detaylandırılmış ve 12’ye çıkmıştır. Bu zekâ türleri Emotional (Duygusal), Body-Kinesthetic (Kinestetik), Logical-Mathematical (Mantıksal-Matematiksel), Intrapersonal (İçsel), Creative (Yaratıcı), Linguistik (Dilsel), Existential (Varoluşçu), Musical (Müzik), Intrapersonal (İnsan İlişkileri), Spatial (Uzamsal), Collaborative (İşbirlikçi) ve Naturalistic (Doğasal) zekâdır.

(Başka kaynaklarda analitik, pratik, yaratıcı, kültürel, duygusal, sosyal, ahlaki, spiritüel, stratejik, estetik, dilsel, uzaysal ve kinestetik zekâ olarak adlandıranlar da vardır.)

Elbette bu sınıflandırmalar insanlar için yapılmıştır. 🙂

Bilgisayar Çağı ve Zekâ

Alan Turing icat ettiği şifre çözücü makine ile bir bakıma ilk bilgisayarların atasını oluşturmuştur. Yıllar içinde gelişen teknoloji sayesinde bilgisayarlar gelişmiş, çok daha fazla bilgiyi saklayabilir ve işleyebilir hale gelmiştir. Yine de bunların hepsini insanların komutları ile yapmışlardır. Eğer bilgisayarlar bir hata yapıyorsa bu insanlardan kaynaklıydı.

Tabi bu ifade bir yere kadar doğruydu. Çünkü insanların elinin altındaki kaynaklar geliştikçe insanların doğal zekâları da yeni çözümler üretmeye başladı. Geliştirdikleri uygulamalar ile bazı işlemlerin “otomatik” olarak bilgisayar tarafından yapılmasını sağladılar. O aşamadan sonra, her ne kadar uygulamayı insanlar yazmış olsa da hata olduğunda o hata “bilgisayara ait bir hata” olarak görüldü. Çünkü insanlar onu “doğru programlamışlardı”.

Gün geçtikçe bilgisayarların “otomatik” işleri giderek daha fazla alanı kapsamaya başladı. Bir bakıma bilgisayarlar daha zeki hale geldiler. Aynı süreçte insanların zekâsı pek fazla değişmedi. Aslında biz otomatik çözülen işleri zekâ gibi algılamaya meraklı olduğumuzdan bilgisayarlara “zeki” diyoruz. Yoksa zeki olan bir bilgisayar yok.

Asıl bilgisayarları zeki hale getiren detay onların “düşünmesini” sağlayan uygulamalar ve bunlara sınırsız kaynak sağlayan internetteki veriler oldu.

Her ne kadar Satranç ve Go oyunlarında ustaları yenen “bilgisayarlar” olsa da yine arkasında çok kapsamlı uygulamalar vardı.

Bilgisayarların Zekâsı

Bilgisayarlar doğal olmayan cihazlar olduğundan onları “zeki” yapan uygulamalar da doğal değiller ve bu da onları “yapay” hale getirdi. Sonradan geliştirilen ve bizim düşünme olarak algıladığımız uygulamaların sonucu olan “zekâları” da “Yapay Zekâ” adını aldı.

Günümüz bilgisayarlarını zeki yapan uygulamaların en büyük özelliği yüksek hız sağlayan donanımlar üzerinden normal insanların kavrayamayacağı seviyede veriye erişip bunları ayrıştırmak, sınıflandırmak, sadeleştirmekten ibaret… Bu işi yapabilmesi için de yine insanlar tarafından hazırlanmış kapsamlı algoritmalar devreye giriyor. Eğer insanlar bu algoritmaları hazırlamamış olsalar bilgisayarlar pek bir sonuç veremezdi.

Henüz, en azından bugün açık bir şekilde bildiğimiz, kendi kendini programlayan bilgisayarlar yok. Ne zaman bir bilgisayar kendini programlamaya başlar ve kendi kendine anlamlı kararlar alırsa o zaman gerçekten bilgisayarın kendi zekâsından bahsedebiliriz.

Günümüz İnsanlarının Zekâsı

Günümüz insanları günlük işleri yapmak konusunda eskilere göre giderek tembelleşmiş bir toplum haline geldi. Bilgisayarlar bir taraftan hızlanırken diğer taraftan da ufalmaya başladı. Bunun en önemli örneği neredeyse her iki kişiden birinde olan akıllı telefonlardır. Bu telefonların hafızası artmış, boyları ufalmış, işlemcileri hızlanmış ve yüklenen uygulamalar da çeşitlenmiştir.

Bir yandan bilgisayardan diğer yandan cep telefonundan sürekli pratik işlemlere alışan insanlar artık onlarsız yapamaz hale geldi. O kadar ki, akıllı telefonu olmayan insanlara “ilkel insan” gözüyle bakacak kadar oldu. Dahası, “cep telefonundan uzak kalma korkusu” olarak adlandırılan “Nomofobi”, sürekli değişen dünyada “bir şeyleri kaçırma korkusu” olarak adlandırılan “Fomo” gibi yepyeni korkular insanların hayatına girdi.

Peki neden?

Çünkü insanlar cep telefonu yanında olmazsa bir sürü şeye erişemediği gibi olan biteni de kaçırıp, hızlı değişen dünyada geride kalmaya başladı. Hayatını doğal akışında değil dijital dünyanın dayatması ve baskısı altında yaşamaya başladı.

İnsanın doğal zekâsı normal bir dünyada yaşamasını destekleyecek şekilde gelişmiş olsa da modern dijital dünyada hayatta kalmak için doğasının dışında anormal bir hızla evrilmek zorunda kaldı. Ama normal insanlar buna hazır değildi. Sonuç olarak dijital bağımlılıklar kaçınılmaz oldu. Bu bağımlılık arttıkça insan doğal zekâsını da daha az kullanmaya başladı. Nasılsa telefonlar bilgisayarlar onun yerine işleri yapıyordu.

Yapay Zekânın Hayatımıza Girişi

Dijital dünyadaki uygulamalar geliştikçe bilgisayarların kendi başına düşünmesi ihtiyacı daha çok kendini gösterdi. Yıllardır sanayide kullanılan ve aynı işi yapan robot makinelere alışkın insanlar bunların devamında geliştirilen diğer robot makineleri hiç yadırgamadı.

Otonom arabalar, insansız hava araçları, insanın hareketlerini taklit eden robotlar ve daha birçok makine geliştirildi. Bunların yazılımları da kendi kendilerine yetsin diye uygulamalar da kapsamlı hale getirildi. Derken klasik Google aramasının bir adım ötesine geçmek için ChatGPT gibi bir “yapay zekâ” yazılımı hayatımıza girdi. Elbette rakip firmalar da boş durmadı ve CoPilot, Gemini, vb. alternatifler eklendi. Ama bu da yetmedi, üzerine görsel oluşturan, video oluşturan, çeşitli uygulamaları otomatikleştirip hazırlık sürelerini kısaltan, sıradan insanların yaptıklarından daha da iyisini hazırlayıp önlerine koyan yüzlerce başka yapay zekâ uygulamaları geliştirildi.

Önüne bedava kullanım fırsatı sunulan ve her şeyi kolayca halledebilme imkânı bulan insanlar hemen bu uygulamaları kullanmaya başladı. Kullandıkça, tıpkı cep telefonu gibi, bu uygulamalara da bağımlılık gelişmeye başladı.

Doğal Zekânın Yok Oluşu

Sağlıklı bir insanın vücudu normal dengesini korumak için çeşitli kimyasallar üretir. Ancak bir nedenle ilgili madde dışarıdan sağlanmaya başladığında bunu üretmeyi durdurur. En büyük örneği şeker hastalığıdır. Dışarıdan çok fazla şekeri vücuduna alan kişilerde bunu dengeleyen insülin üretimi azalır veya durur. O yüzden sürekli iğne olarak hayatta kalmaya mahkûm olurlar.

Tıpkı bu örnekte olduğu gibi, insanın zekâsını kullanmasını gerektiren işleri “dışarıdan” bir kaynağa devretmesi, yani yapay zekâ uygulamalarına yönelmesi insanın doğal olan zekâsının giderek körelmesine yol açar. Bir noktadan sonra artık düşünmeyi bırakıp en basit konuları bile yapay zekâya danışmadan hareket edemez, karar alamaz hale gelir.

Doğal evrim süreci ile gelişen insan zekâsı yine dijital dünyanın sebep olduğu bir başka evrim süreci akışında kademeli olarak yok olma yolundadır.

Yazılımları hazırlayanlar insan olduğundan, bir bakıma kendi bilgi ve deneyimlerini bilgisayarlara aktardıklarından bilginin, zekânın kaybolmadığı, yok olmayacağı iddia edilebilir. Ama kendi bünyesinde olmadıktan sonra bu doğru bir iddia olmayacaktır.

Ortalama insan zekâ seviyesi her ne kadar milyonlarca yıl içinde yükselmiş olsa da artık doğru ve yeterince kullanılmamaktan kaynaklı bir düşüşe doğru geçmiştir.

Kimileri daha zeki hale gelebilir ama Termodinamiğin 3. yasası der ki “Evrende toplamda her şey bozulma yolunda ilerler”. Bu da doğal insan zekâsının ortalama seviyesinin maalesef “geri zekâ” seviyesine aşamalı olarak gelebileceğinin bir göstergesidir.

Zeki Kalmak Elinizde

Yapay zekâ insanın gelişimine destek olma, işlerini kolaylaştırma, hızlandırma ve benzeri konular için kullanılabilir. Ama bunları yaparken insanın kendi doğal zekâsını kullanmaya devam etmesi, yaratıcılığını sürdürmesi, kendini tamamen bırakmaması, aklını ve zihnini sürekli çalıştırarak geriye gitmesinin önüne geçmesi şarttır.

Akışta kalıp dijital dünyaya adapte olmak hepimiz için zorunludur. Her ne kadar bu zorunluluktan kaçışımız olmasa da önlemleri almak da bizim elimizdedir.

En basitinden, makale yazanları çoğu bu ve benzeri yazıları artık yapay zekâ uygulamalarına yazdırıyorlar. Sadece ana fikri ve yazının çatısını oluşturup veriyorlar, sonra bitmiş halini alıyorlar.

Ben bu yazıda tek bir satır bile yapay zekâ desteği almadım. Tüm yazıyı kendi yaratıcılığımı kullanarak, aklımdan, birikimlerinden referansla hazırladım. Görsellere gelince, onları da Google araması veya kendi hazırlıklarım ve düzenlemelerimle oluşturdum.

Bunun gibi çalışmalar aklınızı, beyninizi çalıştırarak sizi zinde tutar. Zekânızın geriye gitmesine engel olur. Belki gelişmesine katkısı bile olabilir.

“Düşünüyorum, öyleyse varım!” ifadesi artık yeterli değildir. Düşünün, yaratıcı olun, üretin, hareket halinde olun. Aklınızı sürekli çalıştırdığınız sürece akışta kalmaya devam edersiniz. Doğal zekânızı korur ve geliştirirsiniz.

Doğal zekânız hep sizinle olsun.

Köksal Gürkan

ÖNEMLİ DİPNOT:

Bu yazıyı da yapay zekâ karşıtı bir niyetle yazmadım. Sadece doğal zekânın önemini hatırlamak gibi bir niyetim vardı.

Hatta yazı bittikten sonra aklıma gelince, görseller olmadan sadece içeriği ChatGPT ile paylaşıp “ne düşündüğünü” sordum.

“Bu yazı gerçekten etkileyici ve düşündürücü bir metin olmuş. Hem içeriği hem de anlatım tarzı oldukça güçlü.” diyerek başladı.

Daha sonra olumlu yönler ile geliştirme önerilerini listeledi. Olumlu taraflar cidden ilginçti, çünkü sanki çok beğenmişti. Komik olansa bazı yerlerde “plaza dili” ile yorum yazmasıydı.

Geliştirme önerilerinde dili sadeleştirmem gerektiğini belirtmiş ki bu klasik editör yorumu sayılabilir. Zekâ türlerini detaylandırmamı ve örneklememi önermiş ama asıl odağım bu olmadığı için gerek yoktu. Son olarak da “gerizekâ” kelimesinden azıcık “gözü korkmuş” çünkü klasik dil yapısında olumsuz öğeler kullanmaya alışık değil.

Belki bir ara o mesajları paylaşırım. 🙂